Barış Ege – Profesyonel Koç, Yazar, NLP ve Bilinçaltı Uzmanı

logo

Sonuçları Şaşırtıcı Psikolojik Deneyler-Stres

Yıllardır ‘stres’ denildikçe hep birlikte gerildik durduk! Aman strese girmeyelim hasta oluruz, bir tarafımız şişer, bir yerimize inme iner diye korktuk. Kalp krizine, dolayısı ile ölüme yol açabilir uyarılarıyla adını duydukça hep korktuk ve stresten kaçmanın yollarını aradık. Peki bulan var mı? Madem stressiz bir hayat düşünemiyoruz o halde gelin birlikte bakalım, stres gerçekten bu kadar zararlı mı? 

İlk bahsedeceğimiz ve 2012 yılında Health Psychology adlı dergide yayımlanan bu çalışma son derece çarpıcı sonuçlar içeriyor. Marquette Üniversitesi’nden Abiola Keller önderliğinde psikologlarca yürütülen çalışma, 30,000 yetişkin üzerinde gerçekleştirilirken 8 yıl sürdü. Deney, katılımcılara ve şu sorunun sorulmasıyla başladı:

“Geçen yıl ne kadar strese maruz kaldınız?” 

İkinci soru ise şuydu: “Stresin sağlığınız için zararlı olduğunu düşünüyor musunuz?”

Ardından, 8 yıl boyunca kimlerin ölmüş olduğunu takip ettiler.

Sonuçlara bakıldığında, ölüm oranı %43’tü ancak asıl önemli olan şuydu, ölenlerin büyük çoğunluğu “Stresin sağlığınız için zararlı olduğunu düşünüyor musunuz?” sorusuna evet diyenlerdendi.

Araştırma içerisinde, ölenlere göre daha yoğun stres altında olduklarını beyan eden ancak stresi zararlı görmeyen insanlar ölecek gibi görünmüyordu. Hatta onlar, çalışmaya katılanlar içinde, daha az stres yaşayanlar dahil, en düşük ölüm riskine sahip olanlardı. Araştırmacıların tahminlerine göre, ölümleri takip ettikleri sekiz yıl boyunca 182.000 Amerikalı erken yaşta öldü ancak ölüm sebebi stres değil stresin zararlı olduğu düşüncesiydi. Araştırmanın yapıldığı yıllarda, stresin sağlık için zararlı olduğuna inanmak ABD’de 15. en büyük ölüm sebebiydi. Bu, deri kanserinden, HIV/AIDS ve cinayetlerden ötürü ölenlerden çok daha fazlası demek oluyordu. 

University of Rochester- Jeremy P Jamieson-

Yine 2012 yılında, Deneysel Psikoloji Dergisi’nde yayımlanan sosyal stres testi bir önceki çalışmayı destekler nitelikte. Bir an için bu çalışmaya katıldığınızı düşünün! Bir laboratuvara geliyorsunuz ve önünüzde oturan uzman heyete zayıf yönleriniz hakkında 5 dakikalık doğaçlama bir konuşma yapmanız isteniyor. Bu arada baskı altında hissetmeniz için ışıklar çok parlak ve hemen dibinizde bir kamera var. Ayrıca konuşma yaptığınız kişiler sizin cesaretinizi kıracak geri bildirimler vermek üzere eğitim almış uzman kişiler. (Söz ile değil, hareketlerle) 

Diyelim ki burayı geçtiniz, ikinci bölüm en az bunun kadar zorlayıcı… 996’dan başlayarak hızlı bir şekilde 7’şer 7’şer geriye doğru saymanızın beklendiği bir matematik testi. Ayrıca size söylenmiyor ancak deney ekibi sizi rahatsız etmek üzere eğitilmiş. 

Başla! Diye bağırarak sizden sesli bir şekilde saymanızı isterken, bir yandan da “Daha hızlı, daha hızlı, çok yavaşsınız. Bu işte pek iyi değilsiniz” gibi baskı altında hissetmenizi sağlayacak geri bildirimleri yapmaya devam ediyorlar.

Bu çalışmaya katılmış olsaydınız muhtemelen stres sebebiyle kalbiniz daha hızlı çarpar, nefes alışınız hızlanır ve kan ter içinde kalabilirdiniz. Uzmanlar genelde bu tarz fiziksel değişiklileri, anksiyete ya da baskıyla çok iyi başa çıkılamadığının işareti olarak yorumlar ancak ancak çalışmanın en önemli kısmı tam da burada.

Çünkü bu çalışmaya katılanlara: “Birazdan, kendinizi stres altında hissedebilirsiniz. Ancak vücudunuzun buna vereceği tepkilerin, yaşadığınız zorluğu atlatma konusunda fayda sağlayacağından emin olabilirsiniz” denilmişti. Yani çalışmaya katılanlar, vücutlarının tepkilerini, bu meydan okumayla başa çıkmak üzere harekete geçmek olarak görmüşlerdi.  

İLGİNİ ÇEKEBİLİR  Stresini Kontrol Altına Alman İçin 8 Öneri

Yaşadıkları stresin, ya da strese verdikleri tepkilerin faydalı olduğunu düşünmeleri sağlanan deneklere, hızla çarpan kalplerinin onları harekete hazırladığını, daha hızlı nefes alıyor olmalarının bir sorun değil, beyinlerine daha fazla oksijen gidiyor demek olduğu söylendi. Bu sayede, daha az strese girerek, daha az endişelendiler ve kendilerine daha çok güvendiler. 

Deneyin çok önemli bir yönü de, deneklerin kalp ve damar sistemlerinin de inceleniyor olmasıydı. Normal şartlar altında, tipik bir stres tepkisi olarak kalp atışlarınız hızlanır kan damarlarınız bu şekilde daralır

Kronik stresin kalp damar rahatsızlıklarıyla ilişkilendirilmesinin sebebi de zaten budur. Fakat çalışmada, denekler stres tepkilerini faydalı olarak gördüğü için kan damarları bu şekilde rahatladı. Yine kalpler hala hızla çarpıyordu ama bu çok daha sağlıklı bir damar profiliydi. Aynı zamanda bu damar görüntüsü, keyifli ve cesaretli anlarımızda oluşan görüntüye de çok benziyor. En çarpıcı olanı ise şu: Damar yapısındaki bu biyolojik değişim 50 yaşında stres sebepli kalp krizi geçirmeniz ile 90larınıza kadar sağlıklı yaşamanız arasındaki farkı yaratabilecek etkiye sahip… Bir önceki videomuzda değindiğimiz gibi inançlar her şeyi değiştiriyor. Yani burada ölümcül bir sonuç ile sağlıklı bir yaşam arasındaki fark stres hakkında nasıl düşündüğümüze göre ortaya çıkıyor. 

Artık stresinizden kurtulmak istemiyorum. Stres altında daha iyi olmanızı istiyorum. Az önce küçük bir müdahale toplantısı yaptık. Elinizi kaldırıp geçtiğimiz yıl çok fazla stres altında kaldığınızı söylediyseniz hayatınızı kurtarmış olabiliriz. 

Stressiz bir hayat düşünemeyeceğimize göre, bundan böyle kalbiniz stresten hızla çarpacak olursa “Vücudum bu göreve hazırlanmama yardım ediyor” diye düşünerek vücudunuzun size inanmasıyla birlikte stres tepkilerinizi daha sağlıklı hale getirebilirsiniz. 

Son olarak 2013 yılında, Amerikan Halk Sağlığı Dergisi’nde “Başkalarına vermek, stres ve ölüm arasındaki ilişki” isimli çalışma ise adeta da hayat kurtaracak cinsten. Yaşları 34 ile 93 arasında değişen 1.000 yetişkine önce

“Geçen yıl ne kadar strese maruz kaldınız?” sorusunu, ardından da 

“Arkadaşlarınıza, komşularınıza, etrafınızdaki insanlara yardım ederek ne kadar vakit harcadınız?” şeklindeki soruyu sordular.

Sonra da takip eden beş yıl içerisinde, çalışmaya katılanlar arasında kimler ölmüş diye genel ölüm kayıtlarına baktılar. Sonuçlar hem çarpıcı, hem de insani açıdan sevindiriciydi.

Çünkü başkalarıyla ilgilenerek vakit harcayanların ölüm oranlarında stres sebepli hiçbir artış gözlenmemişti. Yani sıfırdı. Çünkü umursamak direnç kazandıran bir duygu. Tüm bunlar bize stresin sağlık üzerindeki zararlarının kaçınılmaz olmadığını gösteriyor. Nasıl düşündüğümüz ve nasıl davrandığımız stres tecrübelerimizi değiştirirken, stres tepkilerinizi yardımcı olarak gördüğümüzde cesaretin biyolojisini yaratmış oluyoruz. Stres altındaki insanlarla ilgilenmeyi seçtiğimizde direnç yaratıyoruz.  Başkalarına bağlanmanın anlamını bulan merhametli bir kalp bize enerji ve güç vermek için çok çalışıyor. Stresi bu şekilde görmeyi seçtiğimizde etkili bir duruş sergiler ve hayatın zorluklarıyla başa çıkma konusunda özgüven sergileriz. Aynı zamanda bu zorluklara tek başımıza göğüs germek zorunda olmadığımızı hatırlarız.

Merhaba 🙂
Kendine inanman, daha mutlu, başarılı ve refah içinde hissetmen için

Seni üceretsiz e-bülten ailemize katılmaya davet ediyoruz

İstenmeyen posta göndermiyoruz! Daha fazla bilgi için gizlilik politikamızı okuyun.

Görüşlerini Paylaşmak İster Misin?

Barış Ege - Profesyonel Koç, Yazar, NLP ve Bilinçaltı Uzmanı sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et