Madem yoksulluğun sebepleri üzerine konuşacağız, önce ne olduğuna bir bakalım mı? Yoksulluk bence gelirinin düşük olmasından çok daha fazlasıdır. Yoksulluk; kişinin gelirinin düşük olmasına sebep olan davranış ve alışkanlıklara sahip olmasıdır. Yani sahip olması gerekenlerden yoksun olması. Cesaretten; büyük hayallerden, tutkudan, disiplinden, onu yukarıya taşıyacak, sabahları yatağından kaldıracak bir amaçtan. Bunlardan yoksun olmasının sebebi de başka şeylere sahip olmasıdır, yani zamanını ve enerjisini harcadığı başka şeyler vardır. Bunların kimi duygu, kimi davranıştır. Peki nedir yoksul insanların sahip olduğu ve onları zenginlikten alıkoyan şeyler? Çayını, kahveni aldıysan hadi bunlara bir bakalım.
- Zihniyet
“İşiniz üzerinde çalışın ve hayatınızı kazanın, kendiniz üzerinde çalışın ve bir servet kazanın.”
Jim Rohn
Elbette en önemli nokta burasıdır. Çünkü zihniyet, bizim hayatı algılama ve karşılama biçimimizdir. Yoksul zihniyete sahip insanlar, hayatlarını kazanmanın peşindedir… İşsiz kalmaktan, engellerle karşılaşmaktan, her türlü zorluktan korkarlar, o yüzden onlara verilen ne ise hemen razı olurlar. Zengin olmanın tek yolunun, zengin bir aileden gelmek ya da piyangodan ikramiye çıkması olduğunu zannederler. Hiçbir şeyin ellerinde olduğunu düşünmezler, onlara göre hayat bir kıtlık merkezidir. Maazallah bir zora düşerlerse mahvolacaklarını, içinden çıkamayacaklarını düşünürler. Hep kendilerini bir şeylerden korumaya çalışmakla öyle meşguldürler ki, fırsatları asla göremezler çünkü böyle bir arayışları yoktur. Tek amaçları okulu bitirip bir iş bulmak, ilk fırsatta kredi çekip bir ev almak ve ömürlerinin yirmi yılını bu krediyi ödeyerek geçirmektir. Robert Kiyosaki diyordu ki; “Anne ve babanın sana söylediklerini yapmaya devam edersen (okula git, bir iş bul ve para biriktir) kaybediyorsun.”
Neticede bu bir zihniyettir ve onların anne ve babalarına bu öğretildi. Halbuki zengin insanlar, henüz büyük gelirlere ulaşmadan önce bile doğru zihniyete sahiptirler. Onlar, Jim Rohn’un dikkat çektiği noktayı iyi anlayanlanrdır. Yani bilirler ki, kendileri üzerinde çalışırlarsa bir servet kazanabilirler. Hem maddi hem de manevi olarak. Çünkü başarmanın, bir şeyleri inşa etmenin sevinci ve gururu hiçbir şeye değişilmez. Onlar, dünyada değerli şeyleri satın almaya hazır sayısız insan ve kurum olduğunu bilir ve onlara değerli şeyler vermek için sürekli kendileri üzerinde çalışırlar. Ve kendilerini geliştirerek, dünyaya sunacakları bir ürün ya da hizmeti mutlaka bulurlar.
- Oyalanmak
“Zengin ile fakir insanları ayıran en önemli konu, zamanlarını nasıl harcadıklarıdır.”
Robert Kiyosaki
Neticede hepimiz için gün 24 saat, hafta 7, ay 30 gün. Yani farkı yaratan konulardan biri zamanı nasıl kullandığımız. Yoksul insanlar zamanlarını çoğunlukla oyalanarak geçirirler, tek yapmaları gerekenin işe gidip gelmek olduğuna inandıkları için geri kalan vakitlerini faydasız şeyler ile geçirirler. Yani oyalanırlar. Hatta insanlar arasında basitçe söylenen bir söz vardır hani; “Maksat vakit geçsin.” Ömrüm boyunca duyduğum en saçma ve zararlı söz desem yeridir. Zira sen ne yaparsan yap vakit geçiyor zaten ve sorunda bu. Çünkü hayatını değiştirmek istediğinde kısıtlı olan tek kaynağın zamandır. Bugün bir yerlerde çlaışmak zorunda olsan bile, işten kalan zamanını kendini geliştirebileceğin faaliyetlere ayırıp, örneğin bir yıl içinde başka bir noktada olabilirsin.
Bununla birlikte bazıları da kendi işine sahiptir ama bu avantajı kullanamaz. İşleri son ana bırakır, faydasız şeyler ile uğraşır. Ya da işlerini öncelik sırasına koymaz, akşama kadar önemsiz, yahut başkalarına devredebileceği şeylere enerji harcar. Önemli işleri ise hep bir sonraki güne bırakır lakin o gün bir türlü gelmez. Doğal olarak bu şekilde bir fark yaratamaz ve en iyi ihtimalle mevcut durumunu korur, yani ilerleyemez.
Zengin insanlar ifade etmenin kısa bir yolu vardır. Hemen tüm başarılı ve zengin insanları tarif edenler şöyle der: “Son derece iyi organize olmuş biri.” Yani bahse konu kişinin ne zaman ve ne kadar çalışacağı, çalışırken hangi işler ile ilgileneceği programında bellidir. Bununla birlikte ne zaman ve ne kadar eğleneceği, sevdiklerine vakit ayıracağı ve o vakitlerde bunu hangi eylemlerle yapacağı da bellidir. En önemlisi de kendisine ne zaman vakit ayıracağı, nasıl dinlenip yenileneceği de bellidir. Bu sebeple başkalarından daha çok kazanır ve o kazanç sürekli artan bir ivme ile ifade edilir.
- Reddedilme korkusu
“Çoğumuz hayallerimizi yaşamıyoruz çünkü korkularımızı yaşamakla meşgulüz.”
Les Brown
Les kesinlikle haklı, işim gereği sürekli insanlarla iletişim halindeyim ve ne yazık ki çoğunluk hep kendini koruma peşinde. Yani insanlar daha fazlasını elde etmek için hayaller kurup harekete geçmek yerine, mevcut durumunu korumakla ilgileniyor. Bu durumun sonucu yoksulluktan başka ne olabilir ki? Eğer korkarsan, doğal olarak harekete geçmezsin, harekete geçmezsen durumunu değiştiremezsin. Korkarsan güçsüz ve kırılgan olursun, kırılgan olursan talep edemezsin. Çünkü reddedilecek olursan bunun öz saygını düşüreceğini zannedersin. Halbuki reddedilmek bu işin bir parçasıdır. Kişisel algılamayı bırakmalı ve bunun karşı taraftan kaynaklandığını bilmelisin. Düşünsene; bir restorana gittin ve yemeğini bitirdikten sonra garson gelip dedi ki: “Tatlı ister misiniz?” Sen ona “Hayır” dersen ne yapacak bu adam? Mutfağa gidip ağlayacak mı? Elbette hayır, onu izleyecek olursan görürsün ki bir sonraki masaya gider ve onlara da gülümseyerek aynı soruyu sorar. Ve bilir ki, belirli sayıda insana teklif ettiğinde, içlerinden yine belirli sayıda insan tatlı isteyecek. Neticede her işin ama her işin bir ortalaması vardır. Kişi yeterince talep ettiğinde, mutlaka ortalama sonuca ulaşır.
Zenginlerin yaptığı da budur, daha baştan bilirler ki, bazıları alacak, bazıları almayacak. Onların yapması gereken şey, kendilerini ve ürünlerini sürekli geliştirmek ve daha fazla insana ulaşmak için gerekeni yapmak. Yani onların odağı asla reddedilirsem ne yaparım? Gibi saçma düşünceler değildir, onlar birakç dakika içinde başka bir talepte bulunmak için hazırdır ve bu yaklaşımları onları başarıya ulaştırır. Yoksul insanlar ise dünyanın onların etrafında döndüğünü zannederek, herkesin onlara baktığını düşünür. Maazallah bir başarısız olurlarsa dünya başlarına yıkılır zannederler, reddedildiklerinde utanç duymaları gerektiği gibi yanlış bir inançları vardır ve bu düşünceler yüzünden bir türlü harekete geçmez, neticede de yoksul kalmaya devam ederler.
- Kararsızlık
“Sürekli kararsızlık içinde olan bir insandan daha mutsuz birisi yoktur.”
William James
Hepimiz bazı durumlarda kararsızlık yaşarız anca bu bir alışkanlık haline gelirse işte o zaman James’in dediği gibi mutsuzluk girdabına düşeriz. Çünkü insanın Allah’tan sonra ilişkisini en iyi tutması gereken kişi kendisidir. Ve sürekli kararsızlık yaşayan kişi kendi ile iyi ilişkiler kuramaz, onun yaptığı şey hep kendini suçlamak olur. Böyle birinin iyi işler çıkarması mümkün değildir. Görüyorsun ya aslında bütün maddeler ‘Zihniyet’ üzerine konuşurken değindiğim kendini koruma telaşıyla bir şekilde ilişkili. Neticede kararsızlığın sebeplerinden biri de budur çünkü kişinin karar vermekte zorlanmasının sebebi hep hata yapmaktan korkmaktır. Sanki hata yaparsa dünya başına yıkılacak gibi düşünür. Elbette bir şey yapmadan önce üzerine düşünmek iyidir ancak çok fazla düşünürsen zihnin seni korumak için asli görevini yaparak önüne sayısız ihtimaller çıkarır. Bu da senin enerjini tüketir ve herhangi bir şey için adım atmaktansa mevcut durumunu korumak istersin. Mevcut durumunu korumaya çalışanlar ise asla ilerleyemez. Zengin zihniyete sahip insanlar hep kazanmak için oynarlar. Ve kazanmak için oynamak ile kaybetmemek için oynamak aynı şey değildir. Kaybetmekten korkmak, aynı zamanda kendine güvenmemekle de ilişkilidir, böyle düşünen biri elindeki herhangi bir şeyi kaybedecek olursa tekrar kazanamayacağına inanır. Halbuki Charles Bukowski ne güzel söylemiş: “Ayakta kalmasını bilen insanlar için kaybetmek büyük bir mesele değildir.” Herkes geçici yenilgiler yaşar ve asıl öğretici olan budur. İşte yoksulluktan kurtulmak isteyen kişi önce bunu düşünmeli ve “Zaten memnun olmadığım bir şeyi kaybetsem en kötü ne olur?” diyerek kendini daha fazlasını istemeye hak sahibi görmelidir.
- Haz peşinde koşmak
“Hepimiz iki acıdan birini seçeriz. Geçici bir disiplin acısı ya da kalıcı disiplin acısı.”
Jim Rohn
Yoksul zihniyetli insanlar, daha fazlasını elde edemeyeceklerini düşünür ve küçük heveslerin, hazların peşinde koşarlar. Çoğunluğun böyle kötü alışkanlıkları olsa da aslında burada illüzyonu anlayanlar bu durumdan kolayca kurtulurlar. Anlık hazlara hepimizin meyilli olmamızın sebebi, adı üstünde anlık olmalarıdır. Yani yaptığın anda sonuç alacağın, sana vereceği zevki hemen yaşayacağın için kendini onların peşinde koşarken bulursun. Zamanını ve enerjini onlara harcarsın. Başarılar ise ödemeyi hep geciktirerek yapar. Fit olmak için en azından bir süre sıkı bir çalışma yapman gerekir ve bu süre zarfında yorgunluk, kas ağrıları gibi tahammül etmen gereken şeyler vardır. Bununla birlikte sonu tarifsiz bir gurur ve sevinçtir. Ancak onunla değiş tokuş yaptığın şey, sana hemen o an aradığın hazzı yaşattığı için tercih edersin. Fakat böyle yaşarsan, asla kalıcı başarılar elde edemezsin. Hep küçük şeyler ile yetinirsin. Zenginler ise (ki fark etmişsindir burada sadece çok paraya sahip olmaktan değil, maddi ve manevi olarak razı olunacak bir hayattan bahsediyorum) kalıcı hazlar için geçici hazları ertelemeyi bilirler. O yüzden hep kazançlı çıkarlar. Çünkü onların bildiği başka bir şey daha vardır, o da hayatın sürekli bir değiş tokuştan ibaret olduğu. Bunun için önce ne istediklerini net bir şekilde belirler ve sonra da bunun karşılığında ne vermeleri gerektiğine razı olup verirler. Ancak istediklerini almadan asla vazgeçmezler ve bunu hak ettiklerinden emin olurlar. Yani geçici hazların karşılığı kalıcı pişmanlık, geçici disiplinin karşılığı ise kalıcı bir hazdır.
- Mazeret aramak
“Başarılı insanların hayatlarını incelediğinizde şunu keşfedersiniz. Sıradan bir insanın öne sürdüğü bahaneler, başarılı insanlar tarafından da iler sürülebilecekken, sürülmemiştir.”
David Schwartz
Yoksul zihniyetli insanlar, mazeret bularak sorumluluktan kaçar. Ve bu sebeple sıradan bir hayat sürer. Çünkü zenginlik elde etmenin yolu, sahaya çıkmaktır, aksiyon almaktır. Ancak yoksul insanlar, bunun yerine mazeret bulma telaşına düşerler. Ekonomik kriz, zekâ, yaş ve şans ile ilgili mazertler üretip dururlar. Kimi henüz çok genç olduğunu, kimi o iş için yaşının geçtiğini, kimi piyasalar bu haldeyken bir şey yapılamayacağını söyler durur. Mazeret bulma ile ilgili başka önemli bir konu da şudur; kişi ilk başta bunun yalan olduğunun farkındadır. Ancak bunu kendine ve başkalarına karşı tekrar ettikçe artık ona inanmaya başlar. Bir süre sonra artık o kişinin başarılı olamaması, büyük kazançlar elde edememesi için ortada gerçek bir neden varmış gibi görünür. Büyük Düşünmenin Büyüsü isimli muhteşem kitabın yazarı David Schwartz’tan yaptığım alıntı, aslında bu konuda her şeyi açıklıyor. Başarılı ve zengin insanlar, mazeret üreten insanlarla aşağı yukarı aynı şartlarda olmalarına rağmen, terazinin diğer kefesine çok daha ağır gelecek bir şey koyar. Bu sebeple aslında kendilerinin de sahip olduğu mazeretleri dile getirmeye bile gerek duymazlar çünkü onların gündemi bambaşkadır. Mazeret üretme ustası insanlar ise bir süre sonra bu yalanın gerçek olduğuna inanmaya başladıkları için konfor alanlarından çıkmaz ve hiçbir zaman standartlarını yükseltemezler.
- Gerçeklikten kaçınmak
“Yüzleşilen her şey değiştirilemez ama hiçbir şey yüzleşilmeden değiştirilemez.”
James Baldwin
Herkesin tecrübe edebileceği bazı acı ve zorluklar vardır. Örneğin şu anda finansal durumun iyi olmayabilir. Ancak bununla yüzleşmediğin takdirde orada hep bir belirsizlik olur. Belirsizlik de korkuyu doğurur. Korkunun hakim olduğu kişi ise iyi işler çıkartamaz. Konu illa finansal olmak zorunda da değil, belki bir ilişkin vardır ve kötü gidiyordur, üzerini örtecek olursan sorun büyümeye devam eder. Ve zihnini olumsuz anlamda meşgul eden böyle önemli bir gündemin olduğu sürece, yaptığın işte iyi sonuçlar üretemezsin. Ayrıca kişinin yüzleşmesi gereken durum ne kadar zor olursa olsun, bundan kaçtıkça daha da büyür ve zorlaşır. Böyle bir durumun ağırlığını üzerinde hissederken iyi işler yapmak, satış sözleşmeleri imzalamak, yeni müşteriler edinmek, doğru ve kârlı yatırımlar yapmak pek de kolay değildir.
“Gerçeklerle yüzleşince, kararlar beynine hücum eder.”
Anonim
Tanıdığım tüm başarılı ve zengin insanların için şunu rahatlıkla söyeleyebilirim ki; ertelemezler… Dinlemeleri gereken biri varsa dinler, söylemeleri gereken bir şey varsa söyler, toplamaları gereken bir masa varsa toplar, yapmaları gereken bir bütçe hesabı varsa yaparlar. Çünkü bilirler ki aksi takdirde bunlar birikecek ve daha uğraştırıcı halde önüne çıkacaklar. Onlar, performanslarını düşürebilecek her konu ile savaşır ve onu yenmenin bir yolunu bulurlar. En azından yüzleşir ve zihinlerinden atarlar. Aksi halde, başarılı işler çıkarmak, iyi paralar kazanmak için çok ihtiyaç duyacakları pozitif enerji ve berrak bir zihne sahip olamazlar.
- Öğrenmeyi reddetmek
“Bir kitap okuyan her şeyi bildiğini zanneder, iki kitap okuyan, pek bir şey bilmediğini anlar, üç kitap okuyan hiçbir şey bilmediğini fark eder.”
Anonim
Murhpy Kanunları’nı hatırla:
- Hayattan dersler çıkar
- Sende hata yoktur, hatalı olan derslerdir
- Öğrenene kadar ders devam eder
- Öğrenemediğin kolay ders, kolay gibi görünen zor derstir
- Davranışların değiştiriğinde, bir dersi öğrendim diyebilirsin
Yoksul zihniyetli insanlar, öğrenmekten kaçar, bu yüzden hatalarından öğrenemezler. Hayatlarındaki sorunların çoğu tekrar eden ve uzun süredir var olan sorunlardır. Çünkü sorumluluk almaz, öğrenmez ve hatalarını deneyim haline getirip düzeltmek için çaba harcamazlar. Bu yüzden yoksullukları geçici değil, kalıcı hale gelir. Zengin insanlar ise bütün hayatı bir yolculuk olarak görürler, bir çocuktan dahi öğrenmeye açıktırlar. Onlar kırılgan değildir ve kusurlarının farkındadır. Bir girişimleri işe yaramadığında, sonraki girişimlerinde ne yapmaları ve ne yapmamaları gerektiğini öğrendikleri için bundan şikâyet etmek yerine memnun olurlar. Aslı iki günleri aynı değildir, her günü kendilerine verilmiş bir ödül olarak görerek onu en iyi hale getirmek için öğrenmeye aç bir şekilde yaşarlar. Zengin insanlar, kaybederken bile mutlaka kazananacak bir şey bulurlar. Çünkü öğrenmek kazanmaktır. En sevdiğim söz ile bitireyim:
“Ben asla kaybetmem ya kazanırım ya da öğrenirim.” Nelson Mandela
O halde senin zenginliğine. Sevgiyle kal 😊