Toms Shoes ismini hiç duydun mu? Belki de duydun ve bu güzel ayakkabılardan sende satın aldın. Peki bu markanın hikâyesini biliyor musun? Blake Mycoskie adlı bir adam, bundan on altı yıl önce Arjantin’e yaptığı bir seyahat sırasında ayağında ayakkabısı bile olmayan bir sürü çocuk gördü. Bu duruma son derece üzülen Mycoskie, onlara yardım etmek için düşünürken muhteşem bir işe imza attı. Markanın öyle güzel bir misyonu var ki, kendilerinden satın alınan her bir çift ayakkabıya karşılık, ihtiyacı olanlara bir çift ayakkabı gönderiyor. Yani sattığı her bir ürün ile ihtiyaç sahibi bir çocuğa yardım ediyor.
Sence yardımlar dişe dokunur bir seviyeye ulaşmış mıdır? Görünen o ki fazlasıyla ulaşmış. Bildiğim kadarıyla şu ana kadar 50 milyondan fazla yoksul çocuğa bu şekilde ayakkabı gönderdi. Sadece bununla da kalmayıp, ihtiyacı olan bölgelere içme suyu da yolluyor. 2015 yılında çanta koleksiyonunu da müşterilerine sunan marka, sattığı her çantayla fakir anne adaylarına güvenli doğum yapmaları için yardım ediyor. Belki aklından bazı sorular geçiyordur, onu senin yerine ben yapayım: Tüm bunlar bir adamın insanlara yardım etme isteğiyle mi oluyor, eğer öyle ise her yardım etmek isteyen neden büyük bir marka haline gelmiyor?
Elbette yardım etmek istemekten daha fazlası var burada. Öncelikle başarının belki de bir numaralı kuralı; sadece düşünmekle kalmayıp, eyleme geçmek. Sonra çok önemli bir şey daha, hani birçok şirketin web sayfasında “Misyonumuz, Vizyonumuz” başlıklarını görürsün ama okuduğunda bir şey anlamazsın. Çünkü ortada bir hikâye yoktur, hatta okuyan kişi “Banane” der ve geçer. Ancak oraya başkalarının da bir parçası olmak isteyeceği sağlam bir hikâye yazacak olursan işler değişir. Çünkü insanlar bir şey satın alırken sadece fiyatının bütçesine uygun olmasına ya da ürünün kaliteli olmasına bakmıyor. Neticede Toms Shoes iyi ayakkabılar üretiyor ancak rakiplerinden çok farklı değil. Ancak yıllardır piyasada bulunan benzer markalara göre çok sağlam bir hikâyeye sahip ve insanların sosyal medyayı da iyi kullanarak misyonlarını birçok insana duyurdu ve onların sadece ürünü değil, duygularını harekete geçirerek yaptıkları şeyi de satın almalarını sağladı.
Bunu Simon Sinek yıllar önce bir TED konuşmasında anlatmıştı. “İnsanlar ne ürettiğinize bakmaktan çok, neden burada olduğunuza bakar.” Ne sattığınızı değil, neden yaptığınızı satın alırlar diye anlatmıştı. Rakipleri ile Apple’ı kıyaslamıştı. Herhangi bir firmanın, bilgisayar satarken “Bizim mükkemmel tasarımlı, kullanıcı dostu bilgisayarlarımız var, bir tane almak ister misiniz?” Diye reklam yaptığını aktaran Sinek, Apple’ın bir numara olmasının tam da buradaki yaklaşımından kaynaklandığını güzel bir kompoziyson ile anlatmıştı. Şöyle devam ediyordu: “Apple, insanlara önce hikâyesini satıyor. Onlara ne sattığını değil, neden burada olduğunu anlatıyor. Diyor ki: Bizim bütün yaptıklarımız; bizim inanışımızdan gelen olgulara meydan okumaktadır. Biz farklı düşünmeye ve sizi herkesten farklı gösterecek ürünler üretmeye odaklanırız. Bir tane almak ister misiniz?”
Farkı görüyorsun değil mi? İnsanlar uzun yıllardır aynı işi yapacak başka bir bilgisayardan çok daha fazla ödemeye razı oluyorlar çünkü bunun bir anlamı olduğunu düşünüyorlar. Verilen mesaj ile duyguları harekete geçiyor. Ve duygu, her zaman eylemin asıl sebebidir.
Peki ben sana bunları neden anlattım? Belki bir marka yaratmak senin aklından bile geçmiyordur, o halde bunu okumakla neden vakit kaybedesin ki? Sana bunları anlatmamın sebebi, iyi bir hikâyenin sadece şirketlerin değil, insanların başarısında da çok önemli bir unsur olduğudur. Bugün Apple, Toms Shoes, Starbucks gibi firmalarda çalışanların, onlara sadece maaş bordroları ile değil, gönülden bağlı olduğunu görmek çok zor değildir. Çünkü herkes içinde anlam barındıran bir şey yapmayı değerli bulur.
Eğer sen de hayallerin ve hedeflerin için güçlü bir hikâye bulursan, bu seni zirveye çıkarabilir. Konunun ne olduğu da önemli değil… İster bir şirket kur, ister kitap yaz, ister şampiyon bir sporcu olmak iste. Yeter ki kendine altını dolduracak bir soru sor: “Neden?” Bu sorunun cevabını verirken duygularını harekete geçirecek şeyleri var edecek olursan, başarının kaçınılmaz olduğunu göreceksin. Zira bu sayede hiçbir engel seni yolundan döndüremeyecek.
Senin nedenine, senin hikâyene, senin başarına.
Sevgiyle kal 😊
Neden sorusunun bu kadar önemli olduğunu bilmiyordum kişisel gelişim eğitimleri alana kadar. Bir hedefin amacın olması bu hedef doğrultusunda ilerlemek çok güzel ve heyecanlı insan hiç mi sıkılmaz gelişmekten hiç mi bunalmaz derslerden egitimlerden sevdiğin bir amaç için insan demek ki sıkılmıyormuş.Severek bir işi yapmaktan öyle bence çünkü hem mutlu oluyorsun hemde mutlu olmalarına vesile oluyorsun.Ufak bir tebessüm mutlu bir yüz görmek dünyanın en güzel zenginliği..Zenginliği parayla ölçmemek gerekir. Ayrıca işini seversen severek yaparsan o iş insanı yormaz. Bu yorgunluk en tatlı yorgunluk olur.Emekli olmayı hiç istemezsin.Güzel gören güzel düşünür güzel düşünen hayatından zevk alır. Güzel günler hepimizin olsun.