Eski bir Hint hikayesinde şöyle anlatılır:
Kendini arayan bir adam, uzun mu uzun bir yolculuğa çıkmış. Bu arayış ve yolculuk o kadar uzun sürmüş ki, adamın gezmediği, görmediği yer kalmamış ama yine de yürümeye devam etmiş. Hikâye bu ya, adam sonunda kendini cennette bulmuş. Tabi bundan kendisinin haberi yok…
Adam, bunca yorgunluğun üzerine görkemli bir ağaca sırtını dayayıp oturmuş ve dinlenirken, içinden şöyle geçirmiş: “Çok yorgunum, keşke şöyle rahatça istirahat edebileceğim bir döşek olsaydı.” Daha sözlerini bitirir bitirmez, sırtını yasladığı ağaçtan bazı sesler gelmeye başlamış ve ağacın altındaki otlar uzamış da uzamış, sonra yumuşacık bir yatağa dönüşmüş. Tabi adam o kadar yorgun ki, hiç sorgulamamış ve hemen bu konforu değerlendirip yatmış ve mışıl mışıl uyumuş.
Uzun bir süre sonra, dinlenmiş olarak uyanmış ve içinden şöyle geçirmiş; “Karnım ne kadar da acıktı, keşke şöyle lezzetli yemekler olsaydı da doyasıya yeseydim “ Yine sözlerinin bitmesini takiben ağacın dalları ve yaprakları hışırdamış, kıpırdamış. Önünde bir tepsi ama ne tepsi… Aklına gelen, gelmeyen çeşit çeşit leziz yemekler… Bu açlık ve mis kokulu leziz yemekler karşısında hiç sorgulamadan güzelce yemiş ve karnını doyurmuş.
Tabi karnı doyunca, adam bu kez demiş ki; “Ne muhteşem yemeklerdi böyle, şimdi bir de şöyle soğuk bir şerbet olacaktı ki, ne güzel giderdi.” Ağaçtan hemen yeni sesler duymuş. Yine ağacın yaprakları ve dalları sallanmış, hışırtı ile çıkan seslerin ardından çok güzel bir bardakta serin ve lezzetli bir şerbet servis edilmiş. Kana kana içmiş…
Uykusunu alıp, karnını doyuran ve serin serin şerbeti içip kendine gelen adam, artık etrafını incelemeye başlamış. Bunca lütuf, ona fazla gelmiş ve kendi kendine “Uyku istedim yatak, yemek istedim leziz sofra, susuzluğumu gidermek istedim en iyi şerbet verildi. Bu işte bir tuhaflık var” demiş. Ve kendini aradığı bir yolculuğa çıktığını unutup, eski alışkanlıklarını uyandırmış. Bu kez demiş ki; “Burada kesinlikle hayaletler olmalı.”
Aynen öncekilerde olduğu gibi, yine ağacın yaprakları hışırdamış ve kısa süre içinde hayaletler peyda olmuş… Adam korkuyla olduğu yerden fırlamış, ürkerek geri çekilmiş. Yine eski alışkanlıklarına uygun davranarak, korkularına kulak vermiş ve “Bu hayaletler beni yakalayıp işkence edecekler” demiş. Hayaletler adamı yakalayıp işkence etmeye başlamış.
Adam, acı içinde kıvranırken, iyi dileklerinin de gerçekleştiğini bir yana bırakmış ve yitirdiği kontrolü ile zihnini ele geçiren korkuya tamamen teslim olmış. Kendini çaresiz kabul ederek demiş ki; “Beni öldürmeden durmayacaklar asla.” Ve adam ölmüş…
Ne dersin? Bu hikâyede anlatılanlar gerçek hayat ile uyumlu mu? Bence hayatın ta kendisi. Hikâyedeki adam rahat bir yatak istedi verildi, yemek istedi en iyisini yedi, içecek istedi en leziz şerbetler ikram edildi. Sonra hayalet istedi, hayaletler geldi. İşkence istedi, işkence edildi, ölüm çağırdı ölüm geldi. Yani mutluluğu da ızdırabı da kendi yarattı.
Peki, nedir bunun gerçek hayattaki karşılığı? Sana umut; huzur, mutluluk, coşku ya da tutku hissettiren düşüncelerin değil de nedir? Peki ya sıkıntı; dert, endişe, üzüntü, korku yahut da çaresizlik hissettiren nedir? Elbette yine düşüncelerin değil mi?
Üzerinde tamamen kontrol sahibi olduğun tek şey varsa o da düşüncelerindir. Eğer düşüncelerini kontrol altına alırsan, tüm hayatını da kontrol edebilirsin. Bütün başarılı ve mutlu insanların ortak özelliği, sadece elde etmek istedikleri şeyleri düşünüp, bunlar hakkında konuşarak, istemedikleri şeyleri ise düşünmeyip, onlar hakkında konuşmayı reddetmeleridir. Yani hayatlarında her ne istiyorlarsa, gündemlerini de o oluşturur. Yani, sanki her şey onların dışında yaşanıyor gibi yapmak ve olanlara tepki göstermek yerine, kendi kaderlerinin mimarı olmak, güzel bir hayatı inşa etmek.
Gerçek şu ki, herkesin korkuları endişeleri olabilir. Ama herkesin umutları, tutkuları ve coşku duyacağı şeyleri de vardır. Mühim olan düşüncelerini kullanarak, hangisini hayatının gerçeği haline getireceğidir. Çünkü aynen hikayede anlatıldığı gibi, insan düşünceleri ile mutluluğu da ızdırabı da var edebilir. Senin düşüncelerini kontrol etmene, senin istediğin hayatı inşa etmene. Sevgiyle kal…