En sevdiğim yazarlardan Vladimir Nabokov, “Konuş, Hafıza” adlı muhteşem kitabında, alışık olduğumuzun dışında bir yöntemle kendi hayat deneyimlerinden bahsederek şöyle anlatıyor:
“Gerçek aydınlanma; pasif, hülyalı durumdayken değil, yoğun eylem ortaya koyduğum anlarda gerçekleşiyor. Önsezi ve ilham için pasiflik ve sükûnet gerektiği zannedilir ama bu doğru değildir. Kesinlikle o durumdayken (düşünürken, hayal kurarken) değil, insanlığın kendi sınırlarının ötesine bir bakış atabilmesi tamamen uyanık bir durumdayken, yoğun sevinç ve başarı anlarında ve bilincin en yüksek seviyesindeyken, yani eylem halindeyken mümkündür”
Bu bakış açısını çok seviyorum. Bir yaşam koçu olarak, danışanlarımın en çok yardım istediği konulardan biri bu, yani Erteleme! Aslında erteleme sorununun çok kolay bir çözümü var, hemen şimdi, kalkıp, ertelediğin herhangi bir işe başlamak ve bitene kadar bırakmamak… Belki okuyunca garip gelmiştir ve “Yahu ben erteleme alışkanlığım var diyorum, sen kalk iş yap diyorsun. Yapabilsem zaten yaparım” diyorsundur. Ama “Yapamıyorum, enerjim yok” gibi yaklaşımlarının asıl sebebi, yarım kalmış ve hiç başlamadığın işlerin senden ne kadar çok enerji götürdüğünün farkında olmamandır. Tabi tamamlanmış bir işin ardından nasıl bir özgüven ve enerji artışı yaşayacağının da farkında olmayabilirsin.
İlk bakışta tuhaf gelebilir, “Bir işi yaparken ortaya konulan bir efor vardır sonuçta, nasıl oluyor da bu enerji eksilteceğine artırır?” diye düşünebilirsin. Aslında erteleme alışkanlığı ya da ataletin belki de en büyük sebebi bu anlayıştır. Yani bir türlü yapmadığın o iş ile ilgili zihninde oluşturduğun önyargı… Bil ki, yarım kalmış bir işi zihninde taşımak, ağırlıkların en büyüğüdür. İyi bakacak olursak, düşünülmüş ama hiç başlanmamış işlerde aslında aynen böyledir. Çünkü onlarda yarım kalmışlık hissi verir. Bir işi tamamlamak ise aksine müthiş bir enerji kaynağıdır. Küçük ya da büyük herhangi bir işi yapıp bitirdiğinde, bir enerji harcamış olmana rağmen, o işe başlarken var olan enerjinin arttığını şaşırarak görürsün. Çünkü hem o işi zihninden çıkarıp atmış, yani yükünden kurtulmuş olursun, hem de başarmanın verdiği o duygu sayesinde tazelenir ve enerji dolarsın. Şimdi tüm bunlara, ünlü bir deney üzerinden bakalım mı?
ZEİGARNİK ETKİSİ
Yarım bıraktığın bir kitap, ya da bir film, söylenmemiş sözler, cevaplanmamış sorular, belki de geri dönmek istediğin, unutamadığın bazı anılar. Bunlardan bazıları, ya da hepsi sana tanıdık geliyor olabilir, hatta bunlar uykularını kaçırıyor, rüyalarına giriyor bile olabilir. Çünkü hepsi de zihninde tekrar tekrar döner ama bir çıkış yolu bulamaz, neticede büyük bir ağırlık oluşturur. Yarım kalan, ya da karar verdiğin halde hiç başlamadığın işler yukarıda yazdığım gibi seni de üzüyor, atalete sürüklüyor, yetersizlik hissiyatına dönüşüyorsa sen de Zeigarnik etkisine maruz kalmış oluyorsun.
Rus Psikolog Bluma Zeigarnik Viyana’da bir akşam yemeği için bulunduğu bir restoranda garsonların aldıkları siparişleri bir yere yazmadıkları halde tas tamam getirdiklerini fark eder. Ardından garsonlara “Az önce siparişini aldığınız masadakiler neler istiyordu?” diye sorar ve hiç tereddütsüz sayılan onca sipariş karşısında şaşkınlığını gizleyemez. Ancak aynı garsona, siparişleri masaya getirdikten sonra “O masanın istedikleri nelerdi?” sorusunu sorduğunda aynı cevabı alamaz. Bunun üzerine, tamamlanmamış işlerin kişinin zihninde nasıl yer ettiğini görür ve bir dizi araştırma yapar. Belli deney grupları oluşturur, ardından katılımcılara bazı görevler verir. Zeigarnik, deney gruplarından birine, verilen görevin tamamlanması için yeterli fırsatı verirken, diğer gruba tam da görevin ortasında sürenin bittiğini söyler. Üzerinden bir saat geçer ve her iki gruptan da yaptıklarını anlatmalarını ister. Restoranda yaşananları tasdiklercesine, görevi yarıda kesilen grubun çok daha ayrıntılı bir anlatım yaptığına şahit olur.
Daha sonraları yapılan birçok benzer deney, hep aynı sonuçları verir ve “Yarım kalmış, hiç başlanılamamış, kesintiye uğramış işler tamamlanmışlara göre kolay ve net hatırlanır.” Tespitine varılır. Buradaki “Kolay ve net hatırlanır” ile anlatılmak istenileni sanırım artık biliyorsun 😊
Şimdi, ertelediğin tüm işleri bitirme zamanı, artık kaçmak yerine onlarla savaşma zamanı. Kokmak yerine işe koyulma zamanı. Ne kadar zor gelirse gelsin, hani şu “İşler sıkılaşınca, sıkılar işe başlar” harika sözde ifade edildiği gibi. Soru şu; sen sıkılardan mısın? Eğer öyle ise, şimdi liste halinde yığılmış işler için basit bir yöntem önerisine ne dersin?
KANBAN TEKNİĞİ
Toyota fabrikasında çalışan Taiichi Ohno adlı bir mühendis tarafından 1940’larda geliştirilen Kanban tekniği benim yoğun iş tempom arasında çalışırken kullanmaktan en hoşnut olduğum teknik. Ohno’un amacı, Toyota fabrikasındaki iş akışını karmaşadan kurtarıp basitleştirmek ve sınırlamak. Japonca karşılığı tabela anlamına gelen Kanban, önce işleri belirli sınırlar içine almamızı sağlıyor. Yani bir gün içinde yapacağın tüm işleri önce, çalışabileceğin saatler içerisinde, gerçekçi bir yaklaşım ile belirli bir sayıda sınırlayıp liste haline getirmek.
Ardından 3 kategoriye ayırmak:
1)Yapacağım
2)Yapıyorum
3)Yaptım
YAPACAĞIM
Kafanın içinde duran ve bir türlü yapmadığın, ya da yarım bıraktığın için karmakarışık olan işleri önce bir liste haline getirip, tabelaya yazıyorsun. Bu sayede hem görselleştirmiş oluyor, hem de gözünün kestiği hale getiriyorsun. Çünkü tüm korkular, geleceği düşünürken ortaya çıkar ve yapılacak işlerle ilgili korkular da, “Bitirebilecek miyim? Nasıl yapacağım?” Soruları ile “Hiç enerjim yok, yarın yaparım, akşama yaparım, sabah başlayacağım, şimdi buna gücüm yok” gibi yaklaşımlar yüzünden oluşuyor. Ancak o gün içerisinde yapabileceğin kadar işi liste haline getirdiğinde, artık korkmana gerek yoktur, gerçekçi bir yaklaşım ile üstesinden gelebileceğin işleri yazdın ve zihninden dışarı çıkardın, artık rahatsın, başlayabilirsin.
YAPIYORUM
Buraya, az önce liste haline getirdiğin işlerden en öncelikli olanı yazıp, hemen işe koyulmalısın. Dikkatini dağıtmamak, odağından şaşmamak ve o işi sana yakışır şekilde en iyi haliyle ortaya çıkarmak için bitirinceye kadar başka bir iş ile ilgilenmemelisin. Onu bitirdikten sonra, listeden ikinci öncelikli işi seçip, buraya yazmalı ve devam etmelisin.
YAPTIM
Burası, adından da anlaşılacağı üzere, yapıp bitirdiğin işleri yazacağın bölüm. Belki de, çalışmanın en eğlenceli bölümü. Yukarıdaki bölümleri hatırlayacak olursan, bir işi tamamlamanın hazzından bahsetmiştik. “Yaptım” bölümüne yazdığın her şey, artık senin için bir özgüven, başarmışlık ve “Yapabiliyorum” duygusuna dönüşürken, yorulmak bir yana, bu hissiyat, yeni işe bir an önce girişmek için sana ihtiyacın olan enerjiyi fazlasıyla verecek…
Bu durumda beyin, Serotonin yani mutluluk, canlılık ve zindelik hormonu salgılıyor. Sakinleşip rahatlıyor ve YAPACAĞIM alanına büyük bir güven ile geri dönebiliyorsun. Artık işler senin için kaçılacak, korkulacak değil, belirli bir düzen halinde yapılacak ve sonucu mutluluk dolu bir hale bürünecek.
O halde Thomas Jefferson’un muhteşem sözü ile bitirelim mi?
“Kim olduğunu bilmek ister misin? Sorma! Eyleme geç. Eylem kim olduğunu açıklayacak ve seni tanımlayacaktır”
Senin eylemlerine, senin özgüvenine, senin başarına 😉
Barış Ege