Asya’da maymun yakalamak için kullanılan bir tuzak yöntemi vardır. Önce bir Hindistan cevizi alınır ve içi oyularak bir kazık ya da ağaca bağlanır. Ardından ortasında küçük bir yarık açılır ve içerisine tatlı bir yiyecek konulur, avcılar saklanır. Maymun bunun kokusunu alıp gelir ve hemen elini içire sokar, tatlı yiyeceği kavrar ancak o da ne elini dışarı çıkaramaz çünkü Hindistan cevizindeki yarık ancak avucu açıkken girecek kadardır. Yumruk yaptığı elini oradan çıkaramaz, avcılar gelip onu bulduğunda sinirden çılgına döner çünkü kaçamaz.
Aslına bakarsan maymunu tutsak eden hiçbir şey yoktur, oradan kurtulmak için tek yapması gereken tuttuğu yiyeceği bırakmak ve kaçmaktır. Ancak bu tuzaktan kurtulan maymun çok ama çok azdır. Maymunu özgürlüğünden alıkoyan sadece elinde tutup bırakmadığı o yiyecektir, eğer vazgeçmeyi ya da bırakmayı bilseydi, tutsaklığından da kurtulacaktı.
Peki, seni tutsak edenler neler? Hangi alışkanlıkların yüzünden harekete geçemiyorsun? Kişisel ve finansal özgürlüğün pahasına nelerden bir türlü vazgeçmiyorsun? Tüm bunlar ağırlık yapar ve unutma ki, ağırlıklarından kurtulmadıkça havalanamazsın…
İnsanlar çoğunlukla başarılı ve mutlu bir hayat için çokça yeni alışkanlıklar ve yetenekler geliştirmesi gerektiğini düşünür, bir bakıma doğrudur da ancak yeniler eklemekten daha önemlisi kurtulmak gereken eskilerdir. Öncelikle yanlış inançlardan kurtulmalısın çünkü hepimizi sınırlayan, öncelikle inançlarımızdır. Farkında bile olmadığımız zincirlerdir bunlar, ya da görünmeyen duvarlar. Kimi zaman korkularımızdır bunlar ve adım atmaktan alıkoyar. Kimi zaman şüphelerdir, kendine inanmaktan alıkoyar. Bazen hep haklı olduğunu zannetmektir, bazen geçmişte yaşamaktır…
Hepimiz maymun örneğindeki gibi, bir şeyleri sıkı sıkı tutar bırakmayız işte… Kimi zaman plansız yaşamak, kimi zaman daha fazlası varken azına razı olmak (kendini inkar etmek), başkalarından onay isteme alışkanlığı, ya da b planları ve odak dağıtıcılar…
Çoğunlukla bizi bir sonraki seviyeden alıkoyan şey, yeteneksizliğimiz değil, ısrarla tutunduğumuz o inançlar ya da alışkanlıklardır, bazen bunların ne olduğunu fark etmeyiz bile, hatta faydalı olduğunu zannettiğimiz şeyler bile olabilir.
Mevlana bilgi anlamında en son seviyeye gelmişti, ilim konusunda okumadığı kitap, kat etmediği yol kalmamıştı. Ancak istediği şey, yani İlahi Aşk için bunlar yetmiyor, hatta fazlalık yapıyordu. Çünkü ilahi aşk da yükselmek, havalanmak demekti ve ağırlıklarından kurtulmayan havalanamıyordu işte… Ne zamanki Şems çıkageldi, O’nu kitaplarından ayırdı, yani fazlalıklarından kurtardı. Mevlana ancak o zaman havalanabildi, hatta bir süre sonra Şems kendi varlığının da fazlalık olduğuna kanaat getirip Mevlana’yı terk etti. Ancak o zaman kendi ile baş başa kalıp yüzyıllar boyu insanlara ışık olacak Mesnevi’yi ortaya çıkardı Mevlana…
Çünkü mükemmellik, ekleyecek bir şey kalmadığında değil, çıkarılacak bir şey kalmadığından gerçekleşir. Aynen bir heykeltıraşın dümdüz bir sütunu elindeki aletle yontarak ortaya harika bir eser çıkarması gibi. Michelangelo’ya “Bu kusursuz heykelleri nasıl yapıyorsunuz?” diye sorduklarında şöyle cevap vermişti “Ben heykel yaratmıyorum ki, o kusursuz eserler taşın içinde zaten duruyor, ben sadece fazlalıkları alıyorum”
Sen de mükemmel potansiyelini keşfetmek istiyorsan önce fazlalıklarından kurtulman lazım. Sence bunlar neler olabilir?
Barış Ege