Genellikle şöyle yanlış bir düşünceye kapılırız. Önce bir duygunun gelmesi gerektiğini zannederiz. Mesela bir iş yapmak için motive olmak zorunda olduğumuzu, ya da mutluluğun kendi kendine geleceğini düşünürüz. Sonra da bu gelen duyguya tepki olarak yapmamız gerekeni yapacağımızı zannederiz. Ancak gerçek bu değildir. İlla böyle bir şeyi beklemem lazım diyorsan da emin olabilirsin ki, bu çok uzun bir bekleyiş olabilir.
Hep yanlış anlaşılmış hayatlar yaşıyoruz ve sorunumuz da tam olarak bu… Bir şeyler yapmak için duygularının seni motive etmesini beklersen bu çok uzun bir bekleyiş olabilir. William James bu konuyu çok güzel bir sözü ile açıklar “Mutlu olduğumuz için şarkı söylemeyiz, şarkı söylediğimiz için mutlu oluruz” İşte bir cümle ile mutluluğun ve başarının formülü. Olmasını bekleme, oldur. Oldurmak için harekete geç. Unutma ki sen, bir şeyi yapmak için sonuçtan değil sebepten sorumlusun ve sebepleri yaratabilirsin…
Örneği William James’ten vermemin sebebi buydu, bence bu konuda söylenmiş en kısa ama en muhteşem sözdür. “Mutlu olduğumuz için şarkı söylemeyiz. Şarkı söylediğimiz için mutlu oluruz” Coşkulu olmak istiyorsan (bu iş ancak öyle yapılır diyorsundur belki, ya da sırf keşke şu anda kendimi coşkulu ve iyi hissetseydim diyorsan) coşkuluymuş gibi davranabilirsin. Sakın az önce iç sesinin söylediği “Ama şu anda öyle hissetmiyorum” şeklindeki itirazına kulak asma 😊 Şu an nasıl olduğun önemli değil, coşkulu olduğun bir zamanda ne yapardın?
Hızlı mı hareket ederdin?
Sesin gür mü çıkardı?
Herkese gülücük mü saçardın?
Bunların hepsi ya da bir kısmı yahut da başka bir şey yapıyorsundur belki. Denersen göreceksin, öyle hissedip hissetmemenin bir önemi olmaksızın, öyle iken sergilediğin davranışlarını tekrar edersen, hislerin değişecek. Kendi yöntemim şudur ki, sadece adımlarımı ya da hareketlerimi hızlandırarak bile coşkulu hissetmeye başlarım çoğu zaman. Bu herkese göre değişebilir elbette ancak emin olabileceğin bir şey varsa, bir süre devam ettirirsen sonunda sana istediğin duyguyu hissettirecektir 😊
Kendini kötü hissediyorken bile en sevdiğin ya da seni en çok mutlu eden şarkıyı dinler, hatta daha güzeli söylemeye başlarsan, mutsuzluğunun yavaş yavaş uzaklaştığını göreceksin. Belki şarkıya başlar başlamaz olmaz bu ancak devam edersen mutlaka duygularının değiştiğini ve güzelleştiğini fark edeceksin.
Hiç şarkı söyleyecek havada değilim dersen elbette öyle hissedersin. Ancak söylemeye başlarsan duygularının nasıl değiştiğini göreceksin. Hemen şimdi, en mutlu hissettiğin şarkıyı söyleyerek deneyebilirsin.
Zen keşişlerinin “gülme meditasyonu” dedikleri bir etkinlikleri vardır. Bir halka şeklinde oturur beklerler, öğretmen gong çalınca hepsi birden gülmeye başlar. O an nasıl hissettiklerinden bağımsız şekilde gülerler çünkü bu şarttır. Ancak çok geçmeden gülmenin o muhteşem etkisi kendini gösterir ve keşişlerin tamamı içlerinden gelerek ve tüm coşkularıyla kahkahalarla gülerler.
Çocukluğundan hatırlarsın bu anları aslında 😊 Ben hatırlıyorum, sofranın başında kardeşlerim ve kuzenlerimle otururken, içimizden biri mutlaka kıkırdamaya başlardı, kısacık bir süre içinde hepimiz basardık kahkahayı. Düşünüyorum da ne güzel günlerdi. Ne var ki yetişkinler, bir zamanlar bunu büyük keyifle yapmış olduklarını bilmelerine rağmen, çocuklara kızarlar. Ve gülmeleri için illa bir nedenleri olsun isterler. Halbuki, hepimizin sebepsiz yere neşelenme dürtüsüne ihtiyacımız var.
Sorunu tuhaf inançlarımızda aramak gerekiyor… “Durup dururken neden gülüyorsun?” kadar saçma bir soru olabilir mi? Gülmenin iyileştirici etkisi ortadayken niye böyle bir soru var sence? “Ne düşünüyorsun, Karadeniz’de gemilerin mi battı?” da en az onun kadar saçma değil mi? Halbuki beni bir insan olarak diğer tüm varlıklardan asıl ayıran şey düşünebiliyor olmak değil mi?
Gülmek için absürd bir sebep, düşünmek için illa bir dert, mutlu olmak için maddi şartların bir araya gelmesi gibi bir liste uzar gider ancak hem tamamen yanlış, hem de faydasızdır. Dans etmeye başlarsan, “canım hiç dans etmek istemiyor” demezsin. Şarkı söylemeye başlarsan “canım hiç şarkı söylemek istemiyor” demezsin, gülecek olursan “canım hiç gülmek istemiyor” da demezsin.
Hayat bekleyecek kadar uzun değil, ve hayat sadece yaşadığımız andan ibarettir. O yüzden beklemeyi hem de hemen şimdi bırakmalısın. Neye ihtiyacım var? Sorusunu sor ve ardından harekete geç 😊